İçindekiler
Madrid mi, Barcelona mı ? Genelde bu soru sorulur gezginler arasında. Hatta benzetme bile yapılır, Madrid, Ankara gibi; Barcelona, İstanbul gibi diye.. İkisini de gördükten sonra benim cevabım “ikisi de güzel..” Anneni mi seviyorsun babanı mı gibi bir soru artık bu benim için. Madrid’i sevmek için Madrid’i hissetmek, ruhunu yaşamak lazım. Retiro Parkı’nda gündüz onlarla beraber oturmalı, akşam Lavapies’te onlarla beraber sohbet etmeli bir şeyler içmelisin. O zaman Madrid’i sevdim diyebilirsin.. Sokaklara dışarıdan bakmamalı, içine girmelisin bir nevi.. Hadi gelin Madrid’den konuşalım biraz. Ne dersiniz ?
Madrid’de Nereleri Gezmeli ?
Mercado de San Miguel
19.yüzyıldan günümüze kadar gelmiş modern İspanyol pazarı. Demir iskeletli bir binada kurulan pazarda taze yiyeceklerin çoğunu bulabilirsiniz. Madrid’i gezerken ayaküstü atıştırmalık sokak lezzetleri bulabileceğiniz uygun fiyatlı bir mini çarşı.
Plaza Mayor
Plaza Mayor dini geçitlerin, ayinlerin, törenlerin hatta maça giden taraftarların toplandığı bir bölge. 17. Yüzyıldan kalma bu geniş alan da ayrıca meydanı yaptıran III. Felipe’nin de bir de atlı heykeli bulunuyor.
Etkileyici binaların revakları, sivri kuleleri ve pencereleri ile Madrid’e gelen herkesin görmeden geçmemesi gereken bir yer. İster meydandan bu büyüleyici yapıları izleyebilir, ister meydanda bulunan cafelerde birer kahve içebilirsiniz.
Puerta del Sol
Madrid’in kalbi diyebileceğimiz bir meydan. Sürekli kalabalık ve sürekli insanların bir yerden bir yere yürüdüğü veya süs havuzunun başında oturduğu sohbet ettiği, sokak sanatçılarının dolu olduğu bir alan. Puerta del Sol, trafiği, kalabalığı ve hareketliliğiyle Madrid’e yakışır bir merkez gerçekten. Kentin başlıca buluşma yerlerinden biri olan ve günümüzde büyük bölümü yayalara ayrılmış yarım ay şekilde gözüken bir meydan.
Merkezde ayrıca, yılbaşı gecesi saat kulesinin önünde toplanan insanlar gece yarısı olduğunda çanın her vuruşunda bir üzüm tanesi yiyerek yeni yılın kendilerine şans getirmesini diler. Puerta del Sol da ayrıca, İspanya karayolları ağının merkezi sıfır noktası bulunuyor.
Gran Via
Madrid’de 19.yüzyılın ortalarında gelişen orta sınıf, kentin sınırlarını dışa doğru zorlamaya ve genişleme için yoksul bölgeleri tahrip etmeye başlandığında geniş bulvar Gran Via için kolları sıvamanın zamanı gelmişti. Modern Madrid’in sembolü olacak bulvarlar için karar 1910 yılında verilmiş.
Bu cadde üzerinde dünyaca ünlü alışveriş mağazaları ve Madrid’in simgeleri olan binalar bulunuyor. Madrid’in meşhur simge yapılarından Metropolis binası da bu cadde üzerinde yer alıyor.
Plaza de Espana
Madrid’de trafiğin en yoğun olduğu noktalardan birinde yer alan Plaza de Espana, aynı zamanda popüler bir buluşma noktası Madrid halkı için. Meydanın en büyük simgesi 26 katlı Edificio Espana binası. 1953 senesinde bitmiş inşaatı. Sonrasında iki yanına 17’şer katlı iki bina daha yapılmış.
Fakat nedenini bilmediğim bir sebepten bina şuanda kullanımda değil. Meydanda ayrıca, dev bir dikilitaş var. Dikilitaş önünde ise Cervantes heykelinin hemen altında Don Kişot’u atını sürerken ve Sancho Panza’yı da eşeğinin üzerinde onu takip ederken görebilirsiniz.
Palacio Real
Rio Manzaneres’e tepeden bakan yüksek bir kayalığın üzerinde yer alıyordu kraliyet kalesi. 1734 yılında çıkan yangın sonrası V. Felipe buraya gerçek bir saray yapılmasını istiyor. Ve şuan da günümüze kadar gelen bu sarayın inşaatına başlıyor. Devlet törenlerinin neredeyse hepsi bu alanda yapılıyor. Bu sarayda neler var peki ?
- Dekorasyonu 1879 yılında bitmiş olan yemek salonu bulunuyor. Avizelerinden, tavan resimlerine her şey Bourbon ve Habsburg döneminin izlerini taşıyor.
- Porselen salon adında bir bölümü var. Odanın tüm duvarları porselen ile kaplanmış. Yeşil ve beyaz ağırlıklı porselenlerde genellikle iki tema var. Melek ve çiçek.
- Gasparini Salonu, çin işleriyle bezeli. Tavan resmi ve süslemeli avizesiyle dikkat çeken yan oda, Goya’nın IV. Carlos portresine ev sahipliği yapıyor.
- Plaa de Armas, fotoğrafta gördüğünüz geniş meydanı. Burada her ayın ilk çarşamba günü öğle vakti askerlerin nöbet değişim törenini izleyebilirsiniz.
- Sarayda II. Carlos döneminin orijinal dekorasyonun korunduğu tek yer olma özelliğini taşıyan taht salonu var.
Teatro Real
Madrid’in opera binası Plaza de Oriante, Palacio Real’in karşı tarafındadır. Altı katlı bir tiyatro görünce binası burası. Evet tam 6 kat ! Ve gerek yerlisi gerek turisti tarafından inanılmaz bir ilgi var. Tiyatroyu her gün 10.30-13.00 arası ziyaret edebilirsiniz.
La Latina
La Latina semti, komşusu Lavapies’le birlikte Castizo Madrid’inin merkezi olarak kabul edilir. Benim Madrid’de en beğendiğim mahalle. Sokakları gezilesi, fotoğraf çekmenin keyif verdiği bir yer La Latina.
El Rastro
Madrid’in orta çağdan bu yana kurulan ünlü bit pazarı burası. Yerlisi eski tadı yok diyor, en hareketli günlerden günümüzde eser yok dese de, turistlerin ve kent sakinlerinin uğrak noktası. Özelikle pazar günü gitmenizi öneririm.
Las Ventas
Boğa güreşleri hakkında ne düşünürsünüz bilmiyorum. Ama İspanya’da hala devam eden bir gelenek boğa güreşleri. 1929 yılında inşaa edilen Las Ventas’ta sadece boğa güreşleri değil, aynı zamanda yaz aylarında konserler de veriliyor. Arena’nın hemen bitişiğinde yer alan Museo Taurino’da ünlü matadorların portreleri ve heykelleri ve çok sayıda boğanın da başı sergilenmekte.
Templo de Debod
Bu tapınaklar Mısır hükümetinin bir hediyesi İspanya’ya. Nil nehri üzerinde bulunan Asuan Barajı’nın suları altında kalan tarihi eserlerin kurtarılması projesinde İspanyol mühendislerin emekleri nedeniyle bir teşekkürler hediyesi.
Lavapies
Avrupa’nın en güzel yanı sokaklarında oturup keyif yapacağın insanları izleyebileceğin sakin küçük meydanları sanırım. Lavapies Madrid’in sıradışı mahallesi. Özellikleri akşamları ne yapsak diyenlerin uğrak mekanı. Mekan mekan dolaşabilir, uygun fiyata eğlenebilir, sosyalleşebilirsin.
Retiro Parkı
Madrid’in şık semtlerinden biri Jeronimos’ta yer alan bir park. Madrid’de haftasonları kendilerini yeşile bırak insanların bol olduğu yer. 17. yüzyılda yalnızca kraliyet ailesi tarafından kullanılan park 1869 yılında tamamiyle halka açılmış. İsterseniz yeşile doyabilir, isterseniz bu manzaranın bir parçası olur ve teknelerle gölde tur atabilirsiniz.
Prado Müzesi
Prado Müzesi’nde özellikle Velazquez ve Goya’nın eserleriyle 12.yzyıldan 19.yüzyıla kadar İspanyol resminin en kapsamlı koleksiyonu sunulur. Müzede sadece İspanyol eserler yok yanında Flaman ve İtalyan eserlerde bulunmaktadır. Müzenin en önemli eserleri Çobanların Tapınması, Üç Güzeller, Dünya Nimetleri Bahçesi ve Meryem’e Müjdedir.
Şehrin Dışında Neler Var ?
Madrid’de şehir merkezi gezini tamamladığını düşünüyorsan ve hala vaktin varsa iki rota daha önerebilirim. Toledo ve Segovia.
Toledo
Toledo, Madrid’e 80 km mesafede İspanya’nın dini başkenti. Atocha Renfe istasdyonundan tren bileti alarak 35-40 dakikada buraya ulaşabilirsiniz. Dar sokakları ve kendine has ambiyansıyla keşfe açık bir merkez.
Segovia
İspanya’nın en güzel şehirlerinden birisi Segovia Madrid’e 69 km uzaklıkta. Etrafı Rio Erasma ve Rio Clamores tarafından çevrilmiş tarihi kent kayalıkların üzerine kurulmuştur. Gotik katedralin sivri kulelerinin direklerini, arkadaki su kemerlerinin de dümenini oluışturduğu bir gemi diyorlar buraya. Gün batımında, vadidden gözüken eski kentin manzarası sizi etkileyecektir.
Madrid’de Yemek Mekanları Önerisi
Madrid yemek mekanları açısından çok çok fazla geniş bir çeşide sahip. Her yer farklı bir mekan her sokak farklı bir lezzet durağına açılıyor. Ben buraya bildiklerimi yazdım ama eminim çok daha iyileri veya güzelleri de vardır.
- Chocolateria San Gines
- La Ciudad Invisible
- Casa Revuelta
- Malaspina
- Bistrot Maximilian
- Camoati
- El Abrazo de Vergara
- Le Petit Bistrot
- Naia
- Taberna del Chato
Madrid Kahve Mekanı Önerisi
- Cafe del Jardin SB
- Cafe de la Luz
- Toma Cafe
- Mama Framboise Platea
- Cafelito
- La Infinito
- Salon des Fleurs
- Monkee Koffee
- İl Tavolo Verde
Bu büyüleyici şehri gezmek için hemen uçak bileti araması yapmaya başlayabilirsiniz.