İçindekiler
Vecihi Hürkuş (1896-1969), gerçek bir gökyüzü sevdalısı ve hayal kırıklığına karşı bağışıklık kazanmış bir uçak tasarımcısı. Pek Bilinmeyen hikayesi ise asla pes etmemek üzerine yazılan tozlanmış bir romandan farksız.
Ertem Eğilmez’in 1977 yapımı “Gülen Gözler” filminde Şener Şen’in canlandırdığı sakar pilot Vecihi karakteri, Türkiye’nin ortak hafızasına kocaman bir tebessümle yerleşmiş tiplemelerden biridir. Ne var ki bu sevilen karaktere ilham verdiği düşünülen Vecihi Hürkuş’upek azımız tanır ve hikâyesini bilir. Usta bir pilot olan Vecihi Hürkuş aynı zamanda birçok başarıya imza atmış fakat sonrasında hafızalardan silinmiş, girişken bir mühendistir. Vecihi Hürkuş’un hiçbir zaman rüzgârı arkasına alamaması bir yana, ceza hanesi de hiç boş kalmamıştır.
İlk Uçak: “VECİHİ K-VI”
Vecihi Hürkuş, Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’nden pilotluk diplomasını henüz 20 yaşındayken alır. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda çeşitli başarılara imza atar ama onun için her zaman ön planda olan havacılığın kendisidir. 23 yaşına geldiğinde ilk uçağını tasarlayan Hürkuş, 28 yaşına geldiğinde ise ilk uçağını inşa etmeye hazırdır. 1924
yılında, savaştan geriye kalan Yunan uçaklarının malzemelerinden yararlanarak, VECİHİ K-VI’yı büyük bir hevesle inşa eden Hürkuş, uçuş izni için gerekli sertifikayı verecek bir teknik heyet oluşturulmasını talep eder. Teknik heyet kurulur ancak heyetin içerisinde uçağı kontrol edecek personel bulunmadığından sertifika bir türlü düzenlenemez. Heyet mensuplarından birinin de “Vecihi, biz sana bu izni veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar.” demesiyle 28 Ocak 1925 tarihinde kendi yaptığı uçağıyla ilk uçuşunu gerçekleştirir. Vecihi Hürkuş uçuşu başarıyla tamamlasa da “izinsiz” uçtuğu için, ne heyet mensuplarını ne kendini ne de uçağını kurtarabilir. Bunun üzerine Hava Kuvvetleri’nden ayrılma kararı alır.
Hürkuş daha sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın Kayseri’de kurduğu TOMTAŞ (Tayyare Onarım ve Motor Türk Anonim Şirketi) fabrikasında çalışmaya başlar. Burada tekrar bir ilke imza atarak Ankara-Kayseri arasında ulaşım uçuşları gerçekleştirir. Bu uçuşlar Türkiye’nin ilk hava yolu seferleridir. Yapılan girişimler umut vadetse de TOMTAŞ kalıcı olamaz ve 1928 yılında iflas eder. Hürkuş bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır ama bir sonraki adımlarını planlamakta da gecikmez.
Türkiye’nin İlk Sivil Uçağı: “VECİHİ XIV”
Havacılıktan kopmaya hiç niyeti olmayan Hürkuş, Türk Hava Kurumu’ndaki eski görev yeri Teknik Şube’ye dönmeye karar verir. Bir yandan yeni uçak modelleri projelendirmeye de devam eder. Türkiye’nin ilk sivil uçağını inşa edecektir ve bunu yapmak için uygun bir yere ihtiyacı vardır. Yıllık iznini uzatarak İstanbul’a gelir ve Kadıköy’de bir keresteci dükkânının üst katını kiralar. Kurduğu dört kişilik ekiple beraber VECİHİ XIV’ün yapımını üç ayda tamamlar. 27 Eylül 1930’da Fikirtepe’den kalabalık bir grup ve basın mensuplarının önünde havalanır, uçuş başarılıdır. Sıra yine sertifika almaya gelir. Ankara’ya döner ve İktisat Bakanlığı’na başvurur. Yine sertifika verecek yetkili ve uçağın teknik özelliklerini ölçecek aletler bulunamaz. Ancak bu kez kolay pes etmeyecektir, uçağın yakın bir ülkede muayene edilmesi için izin alır. Yardımcısı Hamit Bey ile gözyaşları içinde uçağı parçalarına ayırırlar ve parçalar Prag’a gitmek üzere trene yüklenir. Ardından kendi de yola koyulur ve vardığında uçağı monte ederek eski hâline getirir. Üç hafta süren testlerden sonra 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uluslararası CINA belgesini alır ve dönüş yolculuğunu uçağıyla gerçekleştirir.
Hürkuş, ülkeye döndükten sonra uçağının atıl kalmasını istemez ve Türk Hava Kurumu’yla bir bağış turnesi planlar. Ankara’dan başlayan turne, ziyaret edilen 13 şehrin ardından büyük başarıyla tamamlanır. Kurum şubeleri bağışlardan büyük fayda görmüştür. Tam da “Her şey iyi gidiyor” derken 3 Kasım 1931 tarihli telgrafla yardımcı makinisti Hamit’in işine son verildiğini öğrenen Hürkuş’un da uçuş tazminatı kesilerek VECİHİ XIV uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bunun üzerine Hürkuş kurumla ilişkisini tekrar keser.
Kokpitteki İlk Kadın: Bedriye Gökmen
Gerçekleştirdiği turnenin halkta havacılık sevgisi yarattığı kanaatindedir ve bir havacılık okulu kurmaya karar verir. 21 Nisan 1932’de İlk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu kurar ve VSTM (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi) 12 öğrenciyle eğitime başlar. Hürkuş yine bir ilke vesile olacaktır çünkü öğrencilerden biri yakın gelecekte Türkiye’nin ilk kadın pilotu olacak Bedriye Gökmen’dir. Toplamda ikisi kadın altı öğrenci tek başlarına başarılı uçuşlar yapar hâle gelir ve İstanbul semalarında bir gösteri uçuşu gerçekleştirirler. Ne var ki öğrencilerin diplomalarına denklik alınamaz ve ekonomik güçlüklerin de baş göstermesiyle okul kapanır.
Artık Diplomalı Bir Mühendis Hürkuş
1937 yılına kadar birçok uçak inşa etmiş olsa da uçak mühendisliği eğitimi yoktur. Bu konuya eğilme zamanı gelmiştir. 1937 yılının sonbaharında Almanya’ya gider. Weimar Mühendislik Mektebi’ne ihtisas sınıfından başlatılır ve 27 Şubat 1939’da Uçak Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olur. Geri döndüğünde yine tatsız bir sürprizle karşılaşır; Bayındırlık Bakanlığı’na uçak mühendisliği ruhsatnamesini almak için başvurduğunda, “İki yılda mühendis olunmaz,” gibi bir gerekçeyle geri çevrilir. Uzun uğraşlar sonucu diplomasını Danıştay’a onaylatarak kabul ettirir. İşine döndüğünde ise o günlerde sadece kuşların uçtuğu Van’a atanır. Bir kez daha işinden ayrılır.
Artık havacılıkla değilse de kurumlarla ilişkisini kesmiştir. 1942 yılında “Vecihi Havada” isimli bir kitap yazar ve 1948’de “Kanatlılar” adlı dergiyi yayımlar. Her şeye rağmen aklı fikri havada olan Hürkuş, havadan zirai ilaçlama, uçakla reklamcılık gibi işlerle ilgilenir.
1954’te ilk Türk sivil hava yolu şirketi olan HÜRKUŞ Hava Yolları’nı kurar ve şirket yaşanan türlü talihsizlikler sebebiyle 1965 yılında kapanır. Tüm ömrünü tutkusu olan havacılığa adayan Vecihi Hürkuş hakkında anlatılabilecek şeyleri bu sayfalara sığdırmak mümkün değil. Pes etmeyen, küsmeyen, isyan etmeyen bu çalışkan insan hayal etmekten ve yaratmaktan asla vazgeçmemiş. Yaşamının son döneminde bir yandan ciddi ekonomik sıkıntılarla boğuşurken bir yandan anılarını kaleme alan Hürkuş, insanoğlunun Ay’a doğru yola çıktığı 16 Temmuz 1969’da hayata veda eder.
Hürkuş’un girişimleri günümüze taşınamamış olsa da ardında bıraktığı hikâyesi, en az yaptığı işler kadar değerli bir miras. Bugün, anısını yaşatmak için çabalayan Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği, bu mirası daha çok insanla paylaşmak için 2007 yılından bu yana şevkle çalışmaya devam ediyor.
flypgs.com Magazine, Aralık 2017
Kaynak: tayyarecivecihi.com