İçindekiler
- Amsterdam’a Uygun Uçak Biletini Nasıl Bulurum?
- Amsterdam İçin Kaç Gün Ayırmalıyım?
- Schiphol Havalimanı’ndan Amsterdam Şehir Merkezine Nasıl Ulaşırım?
- Amsterdam’da Nerede Konaklamalıyım?
- Amsterdam’da Toplu Taşıma Kullanmama Gerek Var mı?
- “I Amsterdam Card” Almaya Değer mi?
- Amsterdam’da Mutlaka Yapılacak Şeyler
- Amsterdam İlkbaharda Ziyaret Edilir mi?
- İlkbaharda Amsterdam’da Yapılacak En İyi Şeyler
- Amsterdam’da Nerede Ne Yiyelim?
Hollanda’nın başkenti ve tüm Avrupa’nın belki de en popüler turistik yerlerinden biri Amsterdam. Birbirinden tatlı kanalları, ikonik dar evlerinin mimarisiyle turistlerin akın ettiği şehir… Ve inan ki pek çok şehrin verdiği ufak tefek heyecanlardan çok daha fazlasını sunuyor! Bu seyahat rehberimde yapılacak şeyler, gezilecek yerler, yemek yenecek mekanlar ve nerede kalacağına dair kişisel önerilerimi özetledim!
“Turist tuzaklarından sosyal medyadaki yanıltıcı tavsiyelere, biletleri aylar öncesinden tükenen önemli turistik müze-mekanlara kadar Amsterdam, araştırman ve hazırlanman gereken şehirlerden biri!”
Amsterdam’a Uygun Uçak Biletini Nasıl Bulurum?
Dünyanın her yerinden her yıl 20 milyon insan Amsterdam’ı ziyaret ediyor! E tabii ki bu kadar revaçta olan bir şehir için bilet fiyatları da yüksek. Amsterdam’a uçmayı istiyor fakat “Kısıtlı bir bütçem var, biletler çok pahalı. Nasıl olacak?” diyorsan biletini aylar öncesinden almanı kesinlikle en başta söylemek istiyorum. Bu taktik %100 çalışıyor.
Senelerdir onlarca ülkeyi bu sayede gördüm. Kampanya dönemlerini hedefleyeceksin. Pegasus’um sana kampanya bildirimi mi attı? Ertesi sabah erkenden uyanıp biletleri ilk kontrol edenlerden biri olacaksın! Bir diğer önemli taktik: Tek bilet ile 2 şehir yapman! Amsterdam’a tek yön uygun bileti buldun diyelim. “Ne yapacağım?” diye kara kara düşünme, dönüşü yakınındaki farklı bir şehirden yap! Mesela Rotterdam ve Eindhoven’dan dönüş bileti bakmaya ne dersin? Pegasus’un hem Rotterdam hem de Eindhoven’a direkt uçuşu var. Bu sayede hem yeni bir şehir daha görürsün, fena mı 🙂
Amsterdam Uçak Bileti Ara
Rotterdam, Amsterdam’a tren ile sadece 40 dakika uzaklıkta! Aynı zamanda Amsterdam’a kıyasla çok daha uygun fiyatlı bir şehir. Küp Evler ve Markthal Erasmus Köprüsü gibi simgesel yerleri keşfet, Denizcilik Müzesi’nde denizcilik tarihine dal.
Baharda ziyaret etmek ve festivallerine denk gelmek de ayrı bir keyif verecektir: Mayısta Lale Festivali, haziranda Boothstock Müzik Festivali, temmuzda NN North Sea Jazz Festivali, ağustos ayında ise CuliNESSE Yaz Festivali olduğunu unutma.
Eindhoven, tren ile Amsterdam’a sadece 1 saat 15 dakika. Eindhoven, gezginlerin yanılgıya düşüp çok zaman ayırmadıkları bir şehir. Hollanda Tasarım Haftası gibi etkinliklere katılıp bu coğrafyayı Avrupa’nın geri kalanından ayıran özellikleri daha rahat anlayabilirsin. Nisan ve eylül ayları ziyaret etmek için mükemmel. Ünlü “Hollanda Tasarım Haftası” ve her yıl düzenlenen “Park Hilaria Fuarı” da dahil olmak üzere şehrin birçok açık hava etkinliği ve festivalin de bu dönemde gerçekleştiğini unutma! Ayrıca dünya çapında ziyaretçi çeken yıllık GLOW Işık Festivali de burada düzenleniyor.
“Sadece 1 saat içinde Haarlem, Utrecht, Lahey ve Delft gibi bir sürü harika şehre de ulaşabilirsin. Amsterdam’dayken bu destinasyonlardan bazılarını kontrol etmeyi unutma!”
Amsterdam İçin Kaç Gün Ayırmalıyım?
1-2 gün içinde tüm turistik yerleri hızlı bir şekilde gezebilir yani dışarıdan izleyebilirsin; ancak müzeleri, kafe kültürünü deneyimlemek ve şehrin ana turistik merkezi dışında kalan harika mahallelerini keşfetmek için daha fazla zamana ihtiyacın var.
“Amsterdam’da en az 3-4 gün geçirmeyi planla! Pek çok insan şehir küçük olduğu için 1-2 günün yeterli olduğunu varsayıyor. Dürüst olmak gerekirse Amsterdam’a gerçekten aşık olmak istiyorsan lütfen kendine bu hediyeyi ver: Daha fazla zaman!”
Schiphol Havalimanı’ndan Amsterdam Şehir Merkezine Nasıl Ulaşırım?
Amsterdam Schiphol Havalimanı’ndan Amsterdam şehir merkezine ulaşım hem ucuz hem de çok kolay! Direkt demiryolu hattı, Schiphol Uluslararası Havalimanı’nı Amsterdam Merkez İstasyonu’na bağlıyor. Şehir merkezine ulaşımın en hızlı ve rahat yolu.
Yolculuk 15 dakika sürüyor ve trenler her gün gece gündüz sabah 6’dan gece 1’e kadar her 15 dakikada bir kalkıyor. Schiphol Havalimanı İstasyonu, hemen havaalanının altında konumlanıyor. Pasaport ve bagaj teslim sonrası vardığın alanda tren otomatlarına gidiyorsun, gideceğin tam konuma göre biletini alıyorsun.
Amsterdam’da Nerede Konaklamalıyım?
Konaklamak için alternatiflerin; otel, hostel, ev ya da yüzen bot evler. Ama Amsterdam’ın konaklama için en pahalı şehirlerden biri olması durumuna hazır ol. Hal böyle olunca ev kiralama seçenekleri de seni kurtarmayabilir. Konaklamak için harika birkaç mahalle var, ama konaklama mevzusu çoğu ülkeye göre pahalı.
İlk kez ziyaret ediyorsan şehrin merkezi veya Centrum kalmak için harika seçimler, ama dediğim gibi pahalı. Jordaan şehrin en varlıklı semti ve birinci sınıf otel, restoran gibi harika mekanlara ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda Anne Frank Müzesi’ni de burada bulabilirsin. De Pijp mahallesi de kafeleri, eğlence mekanları ve mağazalarıyla yerel, genç ve “yenilikçi” bir kalabalığa hitap ediyor. Amsterdam’ın gece hayatını deneyimlemek istiyorsan da Leidseplein iyi seçim.
The Nine Streets: Şehir merkezinin batısında, Anne Frank’ın evinin alt bölgesinde kalıyor. Adından da anlaşıldığı gibi dokuz tatlı sokak üzerinde salına salına yürümen için seni bekliyor. Harika kanal manzarası ve can alıcı mimari insanı kucaklıyor. Bu dokuz sokakta yine alışveriş yapman için sevimli mi sevimli dükkan, kafe ve benzer mekanlar bulunuyor.
Amsterdam West: Popüler butikler, eğlenceli yemek mekanları ve dönüştürülmüş Westergasfabriek kompleksi (Şu anda kültürel etkinlikler için kullanılıyor.) ile harika bir mahalle.
Noord: Suyun karşısında ve ücretsiz feribotla ulaşılabilir. Noord’da süper havalı bir sokak sanatı müzesi var. Burası sadece eğlenceli değil, kesinlikle farklı bir havada!
Leidseplein: Singelgracht kanalının doğusunda ve Weteringschans, Marnixstraat, Leidsestraat caddelerinin kesişme noktasında. Böyle söyleyince pek anlaşılmıyor tabii. Kısacası Müzeler bölgesinin hemen yakınında. Burası Amsterdam’ın Dam Meydanı’ndan sonra ikinci büyük meydanı.
Jordaan: En en sevdiğim bölge işte burası! “Niye?” diye soracak olursan daha lokal, daha sakin. Eski evleri ve mahalle havasında olması kendine daha çok çekiyor. Gizli bir hazine gibi. Çok güzel restoranlar, galeriler ve kafeler var. İsmi ise bahçe anlamına gelen Fransızca kelime “jardin”den geliyor.
Ben Airbnb konaklaması tercih ettim. Jordaan’a 5 dakika yürüme mesafesindeydim. Hem sakin hem de harika kafe ve dükkanlarla çevrili bir mahalleydi. Toplu taşıma kullanmaya hiç ihtiyaç duymadım. Yürüyerek gezersen inan daha çok keyif alacaksın. Başka bir gözle göreceksin.
“Airbnb bulmak zor; çünkü Hollanda’daki konut sahiplerinin, evlerini kısa süreli kiralaması yılda en fazla 30 günle sınırlandırıldı. Bu demek oluyor ki Airbnb bulma şansın düşük. Konaklamanı ne kadar erken halledersen o kadar iyi!”
Eğer şehir merkezinde bir konaklama bütçeni aşıyorsa metro istasyonuna yakın, daha da uzakta kalmak istiyorsan tren istasyonuna yakın güzel bir otel-ev seçmenizi tavsiye ederim. Amsterdam ve Hollanda genel olarak oldukça küçük olduğu için bir ulaşım durağına yakın olduğun sürece görülecek yerlerden asla çok uzakta olmazsın.
Amsterdam’da Toplu Taşıma Kullanmama Gerek Var mı?
Amsterdam, tepe bulunmayan dümdüz bir şehir ve ben de yürümeyi seven bir gezgin olarak tabii ki yürüyerek oldukça rahat ve keyifle gezdim.
“Nasıl yani hiç mi binmedin?” diye şaşırma! 🙂 Otobüsü şehir merkezine ulaşmak için kullandım, onda da hızlıca evime yerleşmek adına 3 durak gittim. Amsterdam’dayken mümkün olduğunca yürümeni tavsiye ederim. Bu şekilde pek çok şey görebiliyorsun ve bu genel olarak en güzel deneyim. Özellikle de başlıca turistik mekanların çoğu yürünebilir mesafelerde. Tabii daha uzun mesafeler için birkaç seçeneğin var:
Feribot: ÜCRETSİZ! Noord gibi suyun karşısındaki mahallelere ulaşmak için harika!
Tramvaylar: Daha uzun mesafeler için harika bir yer üstü seçeneği.
Metro: Uzun mesafeleri hızlı bir şekilde katetmek için harika, ancak güzel manzaralar olmaması nedeniyle tercih edilesi değil!
Otobüs: Otobüslerde kredi kartı geçiyor. Check in ve out yapman gerekiyor. Yani binerken şoförün yanındaki sensörlü cihaza okutuyorsun, inerken kapı önündeki cihaza okutuyorsun. Bu şekilde biletinle başka tramvay ya da otobüse bineceksen ve 1 saat dolmadıysa daha fazla ücret ödemek zorunda kalmıyorsun.
Bunların hepsi GVB olarak bilinen bir operatör tarafından çalıştırılıyor. Bu da günlük biletlerin ve geçiş kartlarının birden fazla ulaşım türünde kullanılabileceği anlamına geliyor. Dolayısıyla tramvay ve metro için farklı bilet alma konusunda stres yapmana gerek yok. 2024 yılı itibarıyla bir saatlik yetişkin GVB biletinin maliyeti 3,40 euro. Bununla birlikte günlük biletin maliyeti 9 euro. Bu demek oluyor ki toplu taşımayı günde iki defadan fazla kullandığın sürece günlük bilet daha ucuz.
“Tek bilet için ödeme yapmanın en kolay yolu, temassız bir kredi kartı kullanmak. Ardından inmeden önce tekrar kredi kartını okutmayı unutma, çünkü ona göre iade alıyorsun! Zaten otobüs şöförü de bu konuda bilgi veriyor. Ayrıca her istasyondaki makinelerden fiziksel bilet de satın alabilirsin, ama bu daha fazla para ödeyeceksin anlamına geliyor.”
Toplu taşımada kredi kartı kullanacaksan ve yalnız değilsen unutma, her bir kişi kendi kredi kartını kullanabilir!
Bisiklet kiralama!: Çoğu yerde bisiklet kiralamanın harika bir aktivite olduğunu okuyacaksın. Aman diyeyim! Sakın ha! Tabii ki çok usta bir bisikletçi değilsen. Gerçek şu ki Amsterdam’daki bisiklet yolları kalabalık ve burada yolun kurallarına aşina değilsen hoş sonuçlar yaşanmaz.
“I Amsterdam Card” Almaya Değer mi?
I Amsterdam Card; 24 saatten 120 saate kadar pek çok büyük müzeye/eğlence alanına, toplu taşımaya ve kanal gezisine erişmeni sağlayan, hepsi bir arada Amsterdam şehir kartı. Şehirdeki sınırsız toplu taşımanın yanı sıra kanal gezisi de dahil olmak üzere 70’in üzerinde ilgi çekici yere girişi içeren bir geçiş anlamına geliyor. Bu nedenle çok fazla toplu taşıma kullanmayı planlıyorsan ya da çok fazla müze ziyareti planlıyorsan kesinlikle buna değer. I Amsterdam kartı, doğru kullandığında iyi bir değere sahip olmasına rağmen piyasadaki en pahalı şehir kartlarından biri. 24 saat için en ucuzu 60 euro, en pahalısı ise 120 saat için 125 euro. (2024)
I Amsterdam City Card, havalimanı-şehir merkezi ulaşımında geçmiyor. Ayrıca Volendam, Edam&Marken köylerine ulaşımda da geçerli değil!
Rembrandt Müzesi, Rijksmuseum ve kanal gezisi gibi Amsterdam’ın en büyük turistik mekanlarından 70’ten fazlası bu karta dahil. Van Gogh Müzesi ve Anne Frank Evi ise dahil edilmeyen önemli istisnalar arasında yer alıyor.
Sana uygun olup olmadığını anlamak için Amsterdam’dayken görmek istediğin tüm turistik mekanları yaz, biletlerin tam fiyatını öğren ve bunları topla. Toplam fiyat 60 euro’nun üzerinde ise I Amsterdam City Card’ın buna değme ihtimali yüksek. Bununla birlikte daha rahat bir gezginsen ve seyahatin boyunca bir turistik mekândan diğerine atlamak istemiyorsan o zaman kartı almak yerine görmek istediğin 1-2 turistik mekana para ödemen daha iyi olur. Ben almadım! 🙂
Çok fazla ilgi çekici yer görmeyi planlamıyorsan ve biraz paradan tasarruf etmeyi tercih ediyorsan Go City Explorer‘ın mantıklı olacağını düşünüyorum; Go City All Inclusive ise iyi olabilir.
Amsterdam’da Mutlaka Yapılacak Şeyler
Damrak’ta ikonik fotoğraflar çek: Amsterdam Merkez Tren İstasyonu’na bir taş atımı uzaklıkta yer alan Damrak, şehrin ana caddelerinden biri. Dam Meydanı’na doğru yürüdüğünde zencefilli kurabiye evleriyle karşılaşacaksın. Bu özel nokta, tüm şehirde en çok fotoğraflanan noktalardan biri. Geçerken Instagram için birkaç fotoğraf çektiğinden emin ol. Damrak üzerinden Beurspassage tarafını fotoğraf noktası olarak belirleyebilirsin.
Amsterdam’ın manzarasını ücretsiz izleyebileceğin yerlerden biri NEMO Bilim Merkezi’nin çatısı. Adres: Oosterdok 2 Açılış Saatleri: Salı – Pazar 10.00 – 17.30 arası.
Dam Square’yi gör: Evet, bu meydan çok meşhur ve ikonik. Şehrin göbeği, ama gör-geç; çok takılacak bir durumu yok 🙂 Kalabalık ve kaos zaten. Burada görülecek bir diğer yapı Amsterdam Kraliyet Sarayı. Hollanda’da bulunan 3 saraydan biri. Saray; Dam Meydanı’nda Ulusal Anıtın karşısında, Yeni Kilise’nin yanında.
Kanal gezisine çık: Yapılacak en iyi, en “Amsterdammy” şeyi mi arıyorsun? Kendini bir tekneye atmanın vakti geldi. Klişe değil mi? Elbette. Benim 2. gidişim diye çıkmadım zaten, hiç benlik değil.
“I Amsterdam Card alanlara 1 kanal turu ücretsiz!”
9 Straatjes’te dolaş: 9 Straatjes; galeriler, butik giyim mağazaları ve restoranlarla dolu 9 adet fotojenik ve canlı caddenin adı. Amsterdam’da ziyaret edilecek popüler bir bölge. 9 sokak da Jordaan’da, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki kanalların tam ortasında yer alıyor. Pitoresk sokaklardan oluşan keyifli labirentte; şık butikler, vintage mağazalar ve rahat kafeler bulunuyor. Şehirdeyken bu sevilen Amsterdam mahallesinin atmosferini ve cazibesini yaşamak bir zorunluluk!
Museumplein’deki müzelere ve görkemli binalara göz at: Rijksmuseum, Van Gogh Müzesi, Stedelijk Müzesi ve Royal Concertgebouw’a ev sahipliği yapan Museumplein, Amsterdam’ın kültürel kalbi. Yakın zamanda dünya standartlarına göre yenilenen, yemyeşil ve mimari açıdan hayranlık uyandıran 19. yüzyıl Oud-Zuid Bölgesi, sanatseverler için bir ütopya. Binaların arasındaki açık meydan, açık hava sergileri, pazarlar ve sıcak günlerde ayak parmaklarınızı sokabileceğin büyük bir çocuk havuzuyla gün boyu hareketlilik yaşıyor.
Van Gogh Müzesi’ndeki sanata hayran kal: Museumplein’in kalbinde yer alan Van Gogh Müzesi, dünyanın en ünlü ressamını anıyor. Van Gogh’un dünya çapında en geniş koleksiyonuna sahip olan bu müze, sanat meraklılarının ve yaratıcı ruhların vazgeçilmezi. Van Gogh’un ilk çalışmalarından en ünlü eserlerine kadar hayatı ve yaratıcı gelişimi boyunca büyüleyici bir yolculuğa çıkacaksın. Hiç şüphesiz Amsterdam’ın en iyi sanat galerilerinden biri ve başkentte geçirdiğin süre boyunca ziyaret etmeye değer!
Şehrin en görülmesi gereken müzesi Rijkmuseum’a git: Müze, Hollanda Altın Çağı’na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir Asya sanatı koleksiyonuna sahip. Sanat tarihi ve resim ilgi alanın ise yarım gün ayırman gerekiyor. “Ben sadece Rembrant’ın eserlerini, içindeki görkemli kütüphaneyi göreceğim. Biraz da bahçede otururum.” dersen 2 saate çıkarsın 🙂 Müze 3 kattan oluşuyor. Özellikle 1 ve 2, Rembrandt gibi ünlü ressamların eserlerinin bulunduğu katlar. Rembrant’ın “Gece Nöbeti”, Johannes Vermeer’in “Sütçü Kız”, Frans Hals’ın “Neşeli İçici” gibi eserlerini atlamayacağını düşünüyorum.
“Rijksmuseum’a girmişken kaçırmaman gereken şey adını müze binasının mimarı Pierre Cuypers’ten alan Cuypers Kütüphanesi.”
Rijksmuseum Bahçelerine (ve heykel bahçesine) her gün 09.00 – 17.00 saatleri arasında ücretsiz olarak erişilebilir. Burası bir kahve içip biraz güneşlenmek, gazete okumak veya bu heybetli müze binasının çevresinde dolaşmak için ideal bir yer.
Stedeljik Müzesi’ni unutma!: Eğer modern sanatla daha çok ilgileniyorsan yakınındaki Stedelijk Müzesi sana daha fazla hız kazandırabilir. Çok sayıda cesur ve ilgi çekici enstalasyonla modern sanat ve tasarıma adanmış.
MOCO Müzesi’ne git: Bir diğer mükemmel müze ise MOCO Müzesi. Ağır sanat müzelerinden hoşlanmayan ya da sıkılanları buraya alalım. MOCO’da Y ve Z kuşaklarına hitap eden birçok sanat eseri var: Banksy, Keith Haring, KAWS, Yayoi Kusama ve Andy Warhol gibi ikonik sanatçıların sokak sanatı, çağdaş sanatı ve modern sanatı yer alıyor.
Anne Frank’ın saklandığı evi gör: II. Dünya Savaşı sırasında Anne Frank’ın saklandığı yer burası ve Amsterdam’da ziyaret edilecek en ikonik yerlerden biri. Bu tura katılmak çok derin ve etkileyici bir deneyim. Anne Frank evini ziyaret etmek için bilet arıyorsan tıkla. Turlar çok hızlı dolduğu için biletleri çok önceden alman gerekiyor.
Beginjhof’’un bahçesinde huzura dal: Şehir merkezinin ortasında bir vaha diyebiliriz. Eskiden kendini dine adamış kadın topluluğunun yaşadığı 14. yüzyıldan kalma evler ve huzurlu bir avlu burası. Yiyecek içecekle girilmesi yasak. Giriş ise ücretsiz.
Kerk Kilisesi’ni gör: Amsterdam’ın en eski binası ve en yeni sanat enstitüsü. 13. yüzyılda inşa edilmiş, Aziz Nikolas’a adanmış. Kilise binası aynı adı taşıyan meydanda yer alıyor. Bina halen kilise olarak hizmet vermekle birlikte aynı zamanda sergi ve enstalasyonların yer aldığı bir modern sanat müzesine de ev sahipliği yapıyor.
Albert Cuyp Pazarı: Bu pazarı kaçırmamalısın! Hollanda’nın en büyüğü ve 1905’ten beri burada. Aç gelip yerel peynirleri ve Hollanda stroopwafels’i denemelisin. Burada ayrıca harika hediyelik eşyalar da bulabilirsin. Pazartesiden cumartesiye (pazar hariç) sabah 09.00’dan akşam 17.00’ye kadar açık.
Gösterişli Jordaan’da Kaybol: Amsterdam’ın en büyüleyici mahallesi olarak anılan Jordaan’da dolaşmak, zamanda geriye adım atmak gibi hissettiriyor. Başlangıçta bir işçi sınıfı bölgesi olan Jordaan’ın dar sokakları ve ilgi çekici binaları, bağımsız sanat galerileri, antika dükkanları, avlu bahçeleri ve restoranlarla dolu. Amsterdam’ın en çok tercih edilen mahallelerinden biri olan Jordaan’da haritayı bir kenara bırak, Amsterdam’ın en keyifli alışveriş deneyimlerinden biri olan ve 9 Sokak olarak bilinen Prinsengracht’tan doğuya doğru uzanan dar sokaklardan oluşan labirentte kendini kaybet 🙂
Waterlooplein Pazarı’nda Vintage alışveriş yap: Albert Cuyp Pazarı yerine Waterlooplein Pazarı’na gidebilirsin. Burası Amsterdam’da bir vintage pazarı. Çok sayıda vintage kıyafet, plak ve ev yapımı hediyelik eşya bulacaksın.
Prinseneilandsgracht Mahallesi’nde fotoğraf çek! 4 kanalla çevrili bir ada burası. Turistlerin çok bilmediği bir nokta. 1611-1615 yıllarında insan yapımıyla oluşturulan adada bu proje sayesinde ticaret de büyük ölçüde artmış.
Bloenmarkt’in renklerinde kaybol: Dünyanın tek yüzen çiçek pazarı olan Bloemenmarkt tam bir hazine. Manavların arasında dolaş ve çiçekçilerden kendi buketini seç.
Vondelpark’ta piknik yap: Güneşli bir günde yapılacak en en güzel aktivitelerden biri bu! Bir bankta otur ve koşanları izle, gölde yüzen ördekleri takip et. “Şu an Amsterdam’da mıyım?” diye kendini dürt. Vee burada uzun uzun vakit geçirmek isteyeceksin. Pişman olmamak için önceden yanına sandviç ya da salata al!
Amsterdam İlkbaharda Ziyaret Edilir mi?
Amsterdam’da rengarenk laleler veya güzel kiraz çiçekleri görmek istiyorsan Amsterdam ziyaretini mart, nisan veya mayıs ayları için planlaman gerekir.
İlkbaharda Amsterdam: Hava Gerçekten Nasıl?
Amsterdam’da her mevsim için hava bir şekilde tahmin edilemez oluyor. Tabii ki kış hariç, kışın hep kasvetli hep soğuk. Amsterdam bahar mevsiminde de gri bulutlarla çevrili olabilir, aralıksız soğuk ve rüzgarlı ya da tam tersi sıcacık, güneşli ve masmavi gökyüzüyle de çevrilebilir. Bu biraz da şansına kalıyor. İlkbahar aylarında Amsterdam’a bir gezi planlıyorsan 1 hafta önceden hava tahminlerine göz atmalısın ve yanına birkaç kat giyebileceğin kıyafetler seçmelisin. Ayrıca bir şemsiye ve ince bir yağmurluk bulundurman da çok mantıklı olacaktır.
İlkbaharda Amsterdam’da Yapılacak En İyi Şeyler
Lalelerin tadını çıkar: Hollanda, lalelerle olan ilişkisiyle dünya çapında ünlü. Şehrin dört bir yanına dağılmış lalelerle dolu çok sayıda park ve bahçe var. Lale Festivali, ülkenin en sevdiği çiçeğin nisan ayı boyunca çiçek açması için bir ay süren bir kutlama ve bir dizi farklı etkinliğe ev sahipliği yapıyor. “Peki, şehirdeki laleleri görebileceğin en iyi yerler nereler?”dersen ben Vondelpark’taki bahçede ve Museumplein’deki Rijksmuseum’un dışındaki gölette sergilenen laleleri seviyorum diyebilirim.
Keukenhof Bahar Bahçeleri’ni ziyaret et: Bahar çiçekleriyle dolu bir bolluğa ulaşmak istersen bu ünlü bahar bahçesi her yıl sadece birkaç aylığına yani mart ayının ortasından mayıs ayının ortasına kadar açık. Çok popüler olduğu için biletlerini önceden almayı unutma. Bu aynı zamanda oraya ulaşımını da biraz daha kolaylaştıracak. Bahçeler Amsterdam’a biraz uzakta olduğu için bunu şehirde yapılacak bir şeyden ziyade günübirlik bir gezi olarak düşün.
Hortus Botanicus’u ziyaret et: Bahar çiçeklerini ve daha fazlasını görebileceğin başka bir yer. Dünyanın en eski botanik bahçelerinden biri Amsterdam’ın merkezinde bulunuyor. Hortus Botanicus; 1600’lü yıllarda şifalı bitkiler için kurulmuş, şehirden bir kaçış noktasıyken şimdilerde bir sera, kelebek evi, palmiye evi ve muhteşem açık bahçelere sahip bir yer.
Yel değirmenlerini görmek için günübirlik geziye çık: Birçok yel değirmenine ev sahipliği yapan ünlü köy olan Zaanse Schans’a gitmeye ne dersin? Yolunu kaplayan lale tarlalarıyla ciddi anlamda tipik bir Hollanda manzarası ile karşılaşacaksın. Bu güzel manzaralı köyü ve buradaki birçok yel değirmenini ziyaret etmek için bahar aylarının yazdan daha iyi bir zaman olduğu da doğru, çünkü yazın en yoğun turizm sezonu.
Kral Günü’nde turuncu giy: Amsterdam’da sıkı bir parti havası mı görmek istiyorsun? O halde nisan sonu için şehre doğru yola çıkman gerekiyor. 27 Nisan’da şu anki Hollanda Kralı’nın doğum günü. Bilmen gereken başka bir şey de eğer Amsterdam’da Kral Günü’ndeysen turuncu giyen çok sayıda insan göreceğin. Yani kalabalığa karışmak istiyorsan bu rengi kullanmalısın.
Şehir pazarlarını ziyaret et: Amsterdam’ın pazarları tüm yıl boyunca açık olsa da kış aylarında gezmek kolay değil. Sunulan ürün çeşitliliği açısından en iyileri Kinkerstraat, Noordermarkt ve Lindengracht’taki cumartesi pazarları ve tabii ki Albert Cuyp’taki günlük pazar!
Amsterdam’da Nerede Ne Yiyelim?
Listem oldukça kalabalık ve çok mekan deneyimleme fırsatım oldu. Sana nokta atışı önerilerim geliyor, notlarını almaya başla!
Bakkerij Loof: Burası Danish tarzı bir fırın aslında. Lezzetli hamur işleri ve sandviçlerin keyfini çıkarmak için doğru adres. Mekânın tarzı da çok iyi. Tarçınlı çörekleri, kruvasanları, miso kurabiyesi… Ne yediysek güzeldi ya!
Box Social: Kahvaltı için nokta atış mekânımız burasıdır. Amsterdam’a gitmeden 1 hafta önce rezervasyon yapmayı unutmamanı öneririm. Yediğimiz her tabak çok güzeldi ve servis inanılmaz hızlıydı. Menüdeki her şey muhteşemdi. Kahvaltı için bir başka şans istiyorsan diğer seçenek de Gartine olsun 🙂
Saint Jean: Buradaki kruvasan için sağanak yağmur altında sıra bekledim. Beklemeye değdi! Hamur işleri olağanüstü! Tiktok’ta fenomen oldu, ama kesinlikle çok haklı bir reklam bu. Fıstıklı cruffin alman şart! Geri kalan her lezzet, olması gerekenin çok daha fazlası. Kahvesi de güzel.
Fort Negen: Başarılı bir fırın daha! Şşş! Henüz sadece yerli halk biliyor. Şehir merkezinden biraz uzakta yerel bir öneri. İlla git de diyemem, ama yakınlardaysan mutlaka dene. Özellikle ekşi mayalı ekmeği bence olağanüstü. Vondelpark’ta piknik deneyimi için buradan ekmek, yan dükkandan peynir almaya ne dersin? Patlıcanlı kruvasan, peynirli köz biberli kruvasan…
Screaming Beans Coffee Roasters: Minik ama harika atmosfere sahip. Sabahın ilk ışıklarında cam kenarında oturup kahveni yudumlamak gibisi yok.
Scandinavian Embassy: De Pijp bölgesinde çok sevilen bir 3. dalga kahveci daha. En eskilerden biri. Benim için “Vaay!” demelik bir kahve değil, ama seviliyor. Ben tarçınlı rulo ve kakule çöreğini seviyorum 🙂
Rum Baba: Çok çok sevdiğim kahvecilerden bir diğeri kesinlikle Rum Baba! Kahve uzmanı değilsen de kahve lezzetlerinin potansiyel olarak nereye gidebileceğini keşfetmen için harika bir fırsat sunuyorlar. Deneysel kahveleri, özeni, baristaların uzmanlığı… Her şeyiyle kalbimi çaldı!
Uncommonams: Burası Vondelpark’a çok yakın, kahvesi ve kahve çekirdeği bence çok güzel! Yiyecek bir şey almadım 🙂
Toki: Kahvesi güzel, ama tekrar tekrar gidilesi değil. Mekan hep kalabalık. Bu yüzden siparişler de geç geliyor, ama atmosferi çok güzel.
Gartine: Kahvaltı, öğle yemeği ve çay saatinde tamamen mutfağın kendi bahçesinden toplanan ürünlerin kullanıldığı, antikalarla dolu hoş bir kafe. Burayı denemeyi çok ama çok istedim. Ama rezervasyon yapamadım. Kesinlikle sosyal medya, mail, WhatsApp gibi yerlerden rezervasyon iletişimi yapmıyorlar. Direkt arayın diyorlar. Ve tabii ki hat sorunu yüzünden arayıp rezervasyon yapamadım.
Lot61: Burası benim için Amsterdam’ın en iyi kahvecilerinden biri. Seneler önce geldiğimde de favorimdi, hala favorim! E kahve çekirdekleri lezzetli olduğu için daima kalabalık. Köşede yer alan bu dükkanın kanal manzarası sayesinde atmosferi de harika. Kahve sevdalısıysan buradan çekirdek almadan dönmemelisin.
La Perla: Napoli pizzası için doğru adreslerden biri. 5 sene önce de buraya gelmiştim. Hala çok lezzetli! Rezervasyon yaptırmanı öneririm! Mekan ufak ama çok hoş. Restoranın tam karşısında bir dükkan daha var, oradan take-away pizza da alınıyor 🙂
nNea Pizza: Dünyanın en iyi 50 pizzası listesinde 48. sırada! Vay arkadaş! Normalde rezervasyon sistemiyle çalışıyorlar. Kapıya gidip sordum, “45 dakika bekleyeceksiniz.” deyip telefonumu aldılar. Ama ne göreyim, hemen yanında take away dükkanı var! İnan ki restoran kısmı küçük ve oturması keyif verici değil. Ve şunu söylemeliyim ki buradaki pizza yediğim en en iyi pizzalardan biriydi.
The Seafood Bar: Evet, adından da anlaşıldığı üzere deniz ürünleri restoranı. Çok fazla övüldüğü için geldim. Ambiyans oldukça şık ve hoş. Taze deniz ürünleri ve lezzetli tabaklar… Ama çok da etkilenmediğimi söylemeliyim. Mekan kalabalık olduğu için hizmet kalitesi düşük geldi. O yüzden kesinlikle gelmelisin demiyorum.
Mister Nata: Nasıl ya? Amsterdam’da nata? Vallahi da billahi da çok güzeldi! Benim için en önemli şey o hamurun inceliği ve kremasının tadı. Ve tabii ki “ılıklığı”. Şaşkınım, çok başarılı buldum. 2 şubesi var, umarım tadı hiç bozulmaz!
Cafe Hoppe: Tamamen kalabalık ve lokal olduğu için içeri girmek istedik. Tek bir turist barındırmayan bar. İçerisinin tarihi dokusu etkileyici. Oralardaysan uğramaya değer.
Back To Black: Rijksmuseum yakınında şirin mi şirin bir kahveci. Mekan dolu olduğu için take away almak zorunda kaldım. Kahvemin ılık gelmesi dışında memnuniyetsizliğim yok 🙂
Proeflokaal: Jordaan semtindeki en en en iyi mekanlardan biri. Akşamını güzel sonlandırmak için oldukça hoş bir mekan.
Fabel Friet: Patatesçi. Evet, “Patatesi gözünüzde ne büyüttünüz!” diyerek koyulduk yola, girdik kuyruğa. Mekan 10 metrekare nerdeyse. Kapısında 2 çalışan sadece kuyruğun düzenini sağlıyor. Sıra bana gelince standart boyut patatesime 2 sos ve peynir seçip ödememi yaptım, adımı yazdırıp bekleme sırasına geçtim. “Vay bu nasıl patates! İnanılmaz çıtır, lezzetli. “Bu nasıl patates! Harika!” diyerek yemeye devam ettim. Kalan günlerimde her gün buraya uğradım.
Salmuera: Akşam yemeği için rezervasyon yaptığım mekanlardan biri. Latin Amerika restoranı Salmuera. Bence harika bir deneyimdi. Baştan sona her adımda çok keyif aldım. Çalışanlar son derece yardımcıydı ve aldığımız her tabak şahaneydi. Karnabahar kızartması ve empanadayı muhakkak denemelisin. Ayrıca Arjantin eti olay!
Benim önerilerim burada son buluyor. Yazılarımı okumaya devam etmek istersen Keyfigüzergah Seyahat Yazıları sayfasını ziyaret edebilirsin.