İçindekiler
“Bir şehir düşünün; içinde tarih, sanat ve aşk olsun!” Evet, rüyalarımın şehri Roma’dan bahsediyorum! Bu kaçıncı Roma seyahatim bilmiyorum, ama her defasında tekrar büyüleniyorum ve bir sonraki seyahatim için söz veriyorum o meşhur kaldırım taşlarına.
Uzun seyahatlerim sonucunda İtalyan gibi yaşamaya alıştım artık diyebilirim. Belki fazlasıyla Ferzan Özpetek filmlerine olan aşinalığım da tetikliyor olabilir bunu 🙂 Her neyse, bugün size “benim Roma’m”dan bahsedeceğim. Tam da uçağınız pistin taşlarına değdikten sonra adım adım ilerleyeceğiz Roma’nın kalbine… Roma gezi rehberime hoş geldiniz!
“Roma hangi mevsimde güzel olur?” diye düşünüyorsanız inanın bana Roma her mevsim şahanedir. Tabii bu seyahat için öncelikle bir Roma uçak biletine ihtiyacınız var.
Roma Uçak Bileti Ara
Havaalanından şehir merkezine gidiş: Fiumicino Havaalanı’ndan Roma’nın kalbine ulaşım seçenekleri çok fazla. İster tren ister otobüs isterseniz özel bir araçla yaklaşık 45 dakikada merkeze varmış oluyorsunuz.
Tren ile yolculuk yapmak isterseniz 12 €, otobüs tercih ederseniz 8€ ödeyerek tam da merkezde olan Termini İstasyonu’na ulaşabilirsiniz (2022). Termini Tren İstasyonu, Roma’nın merkez tren istasyonu. Buradan istediğiniz şehir ve ülkeye hızlı tren alternatifi ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Ayrıca Roma’nın iki metro hattı da buradan geçiyor. Unutmadan söyleyeyim; tren istasyonu dediysem aklınıza ufak bir yer gelmesin! Bir sürü kahve dükkanı ve büyük markaların içinde olduğu devasa bir alışveriş merkezi gibi… Bu yüzden ilk kahvenizi burada içmenizi tavsiye ederim.
Roma’da Nerede Kalmalı?
İlk kez Roma’ya gidecek olanların düşündüğü ilk şey budur sanırım. Roma’da görmek istediğiniz yerler inanın ki birbirine çok yakın. Lokasyon olarak Termini Tren İstasyonu’na yakın yerlerde rahatlıkla kalabilirsiniz, ama benim kesinlikle önereceğim yerler Via Nazionale, Via Cavour ve Monti Bölgesi.
Bu üç lokasyonda bir tarafınızda Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi), bir tarafınızda ise Colesseo (Kolezyum) muhteşem görkemiyle sizi selamlayacak. Yani yürüyerek her yere kolayca ulaşabileceğiniz, keyifle sokakları gezebileceğiniz, muhteşem kahve dükkanları ve restoranları bir arada bulacağınız, tam manâsıyla Roma’yı hissedeceğiniz yerlerin olduğu bölgeler burası.
Yazının devamında mutlaka gitmeniz gereken yerlere ve ufak bilgilere de yer vereceğim.
Ben şahsen çok nadir metro veya otobüs kullanan biri olduğum için size de Roma’yı sokaklarında kaybolarak keşfetmenizi öneririm. 2. günde o sokakların açıldığı kapılar sizi hep tanıdığınız ve bildiğiniz yerlere nasıl olsa sürükleyecek.
Dan Brown’un Da Vinci Şifresi kitabını okuyanlar Vatikan’dan İspanyol Merdivenlerine ve oradan Aşk Çeşmesi’ne kadar yürümenin hem keyifli hem de macera ve sırlarla dolu olduğunu bilir.
Roma’da Şehir İçi Ulaşım
Her ne kadar yürüyün desem de Roma’da şehir içi ulaşım, yürümek istemeyenler için son derece rahat ve konforlu. Metro ve otobüs biletlerini tren istasyonlarındaki makinelerden, tabaccheria’lardan (büfe) veya gazete bayilerinden kolaylıkla temin edebilirsiniz. Bir bilet fiyatı 1,50 € ve bu bilet 90 dakika içinde iki kez kullanabiliyorsunuz (2022).
Otobüslerde biletinizin geçerli olması için makinelere okutmayı unutmayın. Gerçi birçok insanın bilet okutmadan bindiğine şahit olabilirsiniz. Abonmanların bilet okutmasına gerek yok çünkü. Tek tek bilet almak istemeyenler 3 ya da 7 geçişlik biletten veya aylık abonman biletinden alabilir. Dilerseniz Roma Pass alıp birçok müze ziyaretinde sıraya takılmadan kolayca giriş yapabilirsiniz.
Konaklayacağınız yere vardığınızda size mutlaka bir şehir haritası verirler. Burada da kendi lokasyonunuzun işaretlenmiş olduğunu göreceksiniz. Ayrıca haritada tüm metro hatları ve duraklarını da açıklayıcı bir şekilde görebilirsiniz.
Nerede Gezilir, Ne Yenir, İçilir?
Roma seyahatinizde görmek isteyeceğiniz birçok yer olacak ve görmeden dönmek istemeyeceksiniz. Bunun için öncelikle bir plan yapın ve ilk olarak gezmeye uzak yerlerden başlayın. Uzak yerler hep sonraya atılır ve sonrasında yorgunluk ile iptal edilebilir. Bu yüzden görmek istediğiniz yerler listesinden haritayı da kullanarak en uzaklardan başlamanızı tavsiye ederim.
Her şeyiniz hazır, yola çıktınız. O meşhur yerlere gidiyorsunuz. Peki, Roma’da gezilecek yerler nereler? Nerede ne yenir, ne içilir? Şimdi, bunlardan bahsedelim.
Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi)
Bildiğiniz gibi İtalya’ya yolu düşen herkesin uğrak yeridir Aşk Çeşmesi (Trevi Çeşmesi). İnanışa göre çeşmeye atılan paranın ve para adetlerinin de bir anlamı vardır. Atılan tek bozuk paranın tekrar Roma’ya gelmek, çift bozuk paranın aşık olmak, üç bozuk paranın ise Roma’da yaşamak için olduğuna inanılır. Bu yüzden gittiğinizde para atmak ve fotoğraf çektirmek için uzunca bir sıra beklemeniz gerekebilir.
Orada olup dileklerinizi dileyip para atarken bir fotoğraf karesi paylaşmayı herkes ister! Fakat gittiğinizde ne yazık ki hayal ettikleriniz ile karşılaşamayacaksınız. Çünkü sizin gibi düşünen binlerce insan orada olup aynı hayalin peşinden koşmak için gelmiş olacak!
İlle de böyle bir pozum olsun, çevrede kimsede olmasın isterseniz sizin için bir tüyo verebilirim. Sabah çok erken, 07.00 – 08.00 saatleri arası orada olursanız işte o zaman hayal ettiğiniz fotoğrafa ulaşmış olursunuz.
“Ben uyanamam.” derseniz Relaris Fontana Trevi’nin terasında kahveninizi yudumlarken o manzaranın hakkını veren bir fotoğraf paylaşabilirsiniz!
Aşk Çeşmesi için benim tavsiyem ise gece yarısından sonra mutlaka uğramanızdan yana olacak. Nedenine gelince sadece suyun büyülü sesi ile baş başa kalabileceğiniz ve o büyülü dünyaya suyun ritmi ile ulaşabileceğiniz kanısındayım.
Piazza di Spagna (İspanyol Merdivenleri )
Roma listenizde eminim ki “Piazza di Spagna” yani İspanyol Meydanı vardır. Adını yakınında bulunan ve 17. yüzyıldan beri varlığını sürdüren İspanya Büyükelçiliği’nden alan İspanyol Merdivenleri’nde birçok ünlü markanın dükkanını bulabilirsiniz. Dilerseniz çevresinde bulunan restoran ve kafelerde oturup kahvenizi içebilir, İtalyan yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.
Meydanın ortasında her Roma meydanında olduğu gibi ünlü bir çeşme yer alıyor. 1627 yılında Pietro Bernini ve oğlu Gian Lorenzo Bernini’nin destekleriyle yapılan Fontana della Barcaccia yani Eski Gemi Çeşmesi’nin, 1500’lü yıllarda, Roma’yı ikiye ayıran Tiber Nehri’nin aşırı yağmur nedeniyle taşması ve sular altında kalan kentin suları çekildiğinde meydanda kalan tek şeyin batık bir tekne olması nedeniyle tekne şeklinde inşa edildiği düşünülüyor.
Bu sokağın hemen başında Roma’nın en bilinen ve eski kafelerinden Antico Caffe Grecco’ya gidebilirsiniz, fakat gereksiz pahalı olduğunu söylemem gerek.
Ama sevgili Ferzan Özpetek sayesinde keşfettiğim ve Roma’nın en lezzetli tiramisusunu yediğim yeri sizinle paylaşacağım. Bu yerin adı Canova Tadolini. Kapısından içeri adım attığınızda kendinizi bir müzedeymiş gibi hissedeceğiniz, içerisinde devasa heykeller olan bir yer. Siz de o heykeller arasında bahsettiğim gibi keyifle kahvenizi yudumlayıp o şahane tiramisuyu kaşıklayabilirsiniz.
Piazza Navona yani Navona Meydanı, Roma’nın en işlek meydanından biri. Şehrin tam göbeğinde yer alan bu meydanda vakit geçirmek oldukça keyif verici. Navona Meydanı’na gittiğinizde büyüleneceksiniz. Çünkü görkemli ve kocaman bir meydan sizi karşılayacak. Bunun yanında meydanda yer alan sanat eserleri de sizi fazlasıyla etkileyecek.
Meydan barok tarzının başyapıtı olarak kabul ediliyor. Mimar Gian Lorenzo Bernini’nin dört nehir çeşmesi ile Francesco Borromini ve Pietro da Cortana’nın da eserleri yer alıyor.
Ayrıca Navona Meydanı’nın etrafında Roma’nın en güzel restoranları bulunuyor. Görkemli çeşmelere karşı keyifle yemek yiyebileceğiniz veya içeceğinizi yudumlayabileceğiniz birçok mekan bulabilirsiniz. Buradaki restoranlardan önerim ise hem yemekleri şahane hem de menüsü Türkçe yazılmış olan 4 Fiumi olacak.
Colosseo (Kolezyum)
Roma denince ilk akla gelen yer şüphesiz Kolezyum. Roma İmparatorluğu’nun en büyük simgelerinden biri olan Kolezyum, Roma’nın tam da merkezinde yer alıyor. Flavianus Amfi Tiyatro olarak da bilinen Kolezyum, gladyatör dövüşleri için yapılmış bir arena. Usta bir komutan olan İmparator Caesar Vespasianus Augustus tarafından M.S. 80 yılında tamamlanmış bu mükemmel yapı, 55 bin kişilik bir alana sahip.
Zamanında gladyatör dövüşleri, halk gösterileri, hayvan avcılığı, savaşların yeniden canlandırılması gibi gösterilere sahne olan alan, daha sonra barınma yeri, dini kışlalar, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak kullanılmış.
Kolezyum benim eğlendiğim en önemli yerlerden biri. Tabii Via di San Giovanni in Laterano sokağında da kafeler var. İster öğlen ister akşam yemeğinizi buralarda yiyebilir ve geceyi dansla sonlandırabilirsiniz. Benim buradaki favori mekanımın ise Coming Out Roma olduğunu söylemem gerekiyor.
Panteon
Roma’nın en görülmeye değer yerlerinden biri olan Panteon; önündeki çeşmenin kenarında oturanlar, sokak sanatçılarının müzikleri ve o muhteşem yapısıyla daha içine girmeden sizi heybetiyle büyülemeye başlayacak.
Panteon, görkemli kubbesiyle “ tüm tanrıların tapınağı” olarak inşa edilmiş bir yapı. Bu yapının bir diğer özelliği ise Antik Roma’nın günümüze kadar en iyi korunmuş yapısı olması. Panteon’un inşasının tamamlanması ise MS 125’e dayanıyor. Yani binlerce yıldan beri sapasağlam ve büyüleyici bir şekilde duran kutsal bir yapıdan bahsediyoruz. Romalı mimarlara selam olsun. Roma’ya giderseniz mutlaka uğramanızı öneriyorum.
Piazza Venezia
Her yolun Roma’ya çıktığı durak, Özgürlük Meydanı olarak da bilinen Piazza Venezia. Bu meydan aynı zamanda Roma’daki otobüs hatlarının çoğunun durakları arasında yer alıyor. Şehrin içerisinde kaybolacağınızı düşündüğünüz an Piazza Venezia size kollarını açıyor diyebilirim. Meydanın tam ortasında ise “II. Vittorio Emanuele” anıtı bulunuyor. Bu yapı birleşmiş İtalya’nın ilk kralı olan Victor Emanuele için yapılmış.
Campo dei Fiori
Campo dei Fiori, Roma’nın en hareketli meydanlarından biri. Eşsiz Rönesans mimarisine sahip binalarla çevrili. Orta Çağ zamanında çayır çimenlik bir alan olan Campo dei Fiori “çiçek tarlası” anlamına geliyor. Artık çiçek tarlası olmasa da sebze-meyve ve çiçek pazarlarıyla gün boyu hareketli ve cıvıl cıvıl bir yer olduğunu söyleyebilirim.
Trastevere
Vatikan’ın güneyinde bulunan Trastevere “Tiber’in ötesinde” anlamına geliyor. Tiber Nehri’nin kenarında bulunan Roma’nın en eski semtlerinden biri.
Roma’yı ve gerçek Italyan esintisini hissedeceğiniz Trastevere hem uygun otelleri hem yerli halkı hem de nefis binaları ile aklınızı başınızdan alacak.
Vatikan
Roma’ya gelmişken Vatikan’a uğramamak olur mu? Olmaz. Dünyanın en küçük ülkesi olan Vatikan, Katolik Kilisesi’nin merkezi olarak kabul ediliyor. Devasa St Pietro Meydanı’na geldiğinizde bir sürü etkileyici güzellikte heykel göreceksiniz. Pazar günleri çok kalabalık oluyor, çünkü Papa’nın da vaaz verdiği bir gün. Böyle bir deneyim yaşamak isterseniz pazar günü gitmeyi düşünebilirsiniz. Ayrıca Aziz Petrus Bazilikası ve Sistina Şapeli’ni de gezebilirsiniz.
Sokak Sanatı İçin Roma: Nereye Gidilir?
Roma’da sanat sadece müzelerden veya ünlü kişilerin sokakta gördüğümüz eserlerinden ibaret değil. Birçok İtalyan ve uluslararası sanatçı, son birkaç yılda büyük ve küçük sokak sanatı eserleriyle siyah-beyaz ve renkli olarak sokakları kapladılar. Bir zamanların yarı terk edilmiş sanayi bölgelerini ya da çevredeki mahalleleri gerçek müzelere dönüştürüp Roma’nın en güzel sokakları haline getirdiler.
Artık galerilerde nadir bulunan bu eserler, gökyüzü ile buluşup gezenleri büyülü bir dünyaya davet ediyor. Roma’daki sokak sanatının başlayıp canlanması; kentin güneydoğu kesimindeki Quadraro gibi popüler mahallede başlıyor ve Ostiense, Testaccio ve San Lorenzo’da bitiyor.
Roma’nın 150 sokağında 300’den fazla sokak sanatı çalışması var. Bu çalışmaları sadece bu bahsetmiş olduğum yerlerde değil, Roma’nın yer yerinde görmek mümkün.
Quadraro
Quadraro, Muro projesi yani Museo Urbano Roma sayesinde bir yeniden doğum dönemi geçiriyor. Muro, sokak sanatçısı David Daivù Vecchiato, dünyanın dört bir yanından gelen sokak sanatçıları ve mahalle insanları arasındaki diyalog sayesinde başlayan bir proje. Bölgenin sokak sanatı alanı, Quadraro-Porta Furba metro durağında başlıyor; Via dei Corneli, Via dei Lentuli ve Largo dei Quintili gibi birkaç sokak alanına kadar devam ediyor.
Ostiense
Roma’nın eski sanayi bölgesi olan Ostiense, sokak sanatının yasal olarak yapılmaya başlandığı ilk bölge. Fabrikalar daha uzak bir bölgeye taşınınca burası bir kentsel sanat projesi olarak değerlendirilmeye başlanmış. Endüstriyel bir geçmişi olan binalara yapılan eserler ise sosyal adaletsizlik, çevresel kaynakların sömürüsü veya kapitalizmin neden olduğu eşitsizlikleri konu alıyor.
Testaccio
Ostiense’den uzak olmayan sokak sanatı örnekleri barındırıyor. Gizli avluları ise halâ çocuklar için oyun alanı, arkadaşlar için ise buluşma noktası. Sokak sanatının güzel eserlerine ek olarak 999Contemporary isimli bir sokak sanatı galerisi de bulunuyor.
San Lorenzo
Roma, sokak sanatının sıcak noktalarından biri. Via dei Sabelli’deki Alice Pasquini’nin parçası, Roma’daki en güzel duvar resimlerinden biri. Duvar resminde şehirde oynayan ve yaşayan çocuklar tasvir ediliyor. San Lorenzo Gümrüğü aynı zamanda Ostiense’de düzenlenen Street Art Outdoor Festivali’ne de ev sahipliği yapıyor.
Roma’daki diğer duvar resimlerini ise San Basilio, Tor Pignattara, Tor Marancia ve Prenestina‘da bulabilirsiniz.
Daha kapsamlı bilgi isterseniz iPhone ve Android için Street Art Rome uygulamasını indirebilirsiniz.
Roma Sinemasına Yakından Bakın!
İtalyan sinemasına ve günümüzdeki dizilere ev sahipliği yapan, hatta Federico Fellini’nin en meşhur filmlerinin çekildiği yer Cine Citta! Aynı zamanda Roma’nın ve İtalya’nın en önemli film stüdyolarından. Roma gezinizde Cine Citta’ya uğrayabilir ve burada film platolarını yakından görme şansına erişebilirsiniz.
Evet, bir Roma gezimin daha sonuna geldim. Umarım verdiğim bilgiler doğrultusunda Roma seyahatiniz şahane geçer!
Okumaya devam etmek istiyorsanız Tek Kuruş Harcamadan Gez: Roma’da Ücretsiz Olarak Yapabileceğin Şeyler yazımıza geçebilirsiniz.
Sevgiler, Onur Erol!