İçindekiler
“Sinema; duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır.” Luis Bunuel
Sinemanın dönüştürücü ve değiştirici bir gücü var. İzlediğimiz bazı filmler hayal gücümüzü geliştirir, dünyamızı değiştirir. Sinema salonunu terk ettikten ya da televizyon ekranını kapattıktan sonra etkileri daha da kuvvetli şekilde hissedilir.
Sinema sahip olduğu görsel-işitsel güç ve çok boyutlu dil sayesinde çağımızın en etkin sanat dallarından. Ayrıca popüler kültürün bir parçası olduğu için sinema üzerinden bir toplumun o döneme dair beğenilerini görmek de mümkün.
Bu yazımızda çağımızın sanatı olarak adlandırabileceğimiz sinema filmleri doğrultusunda İtalya’yı ziyaret edeceğiz ve Roma‘da çekilen filmlere göz atacağız. Listede kimler kimler yok ki. Hazırsan başlayalım, seyahatine ilham kaynağı olalım.
Roma’da Çekilen Filmler: Roma’dan Sevgiler
Roma; tarihsel, politik, kültürel rolü ve sahip olduğu caddeleri, sokakları, meydanları sayesinde başlı başına bir film seti gibi. Sinemaya yön veren usta yönetmenlerin fon olarak kullandığı bu şehri ve bu şehirde çekilen filmleri hatırlayalım. Bu şehre dair çekilmiş bolca film seyret ki keyfin yerine gelsin, yolculuk aşkın depreşsin.
1. Roma Tatili (1953)
Özgün ismi “Roman Holiday” olan Roma Tatili, sinema tarihi açısından bir klasik. William Wyler tarafından çekilen filmin başrollerinde Hollywood’un bir dönemki yıldızları Audrey Hepburn ve Gregory Peck var.
Romantik komedi türündeki filmde, bir prensesin Roma ziyareti sırasında gizlice elçilik binasından kaçması, sıradan bir şekilde sosyal hayata karışması ve sokaklarda dolaşırken Amerikalı bir gazete muhabiri ile birbirlerine aşık olmaları anlatılıyor.
Tamamı İtalya’da çekilen ilk ABD filmi olma özelliğini taşıyan Roma Tatili; şehrin ihtişamlı, romantik ve sihirli görüntülerini siyah-beyaz şekilde sunuyor. ABD’de de kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmlerden biri olarak kabul gören eser, Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza ediliyor. Ayrıca Belçika asıllı aktris Audrey Hepburn bu filmi ile Akademi Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünün de sahibi olmuştu.
2. Bisiklet Hırsızları (1948)
Ünlü İtalyan yönetmen Vittorio De Sica’nın akla ilk gelen eserlerinden biri olan Bisiklet Hırsızları (Ladri Di Biciclette) kült bir film olma özelliğine sahip. “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” akımı açısından da köşebaşı filmlerden biri olarak kabul edilen Bisiklet Hırsızları, 1948 yılına ait bir başyapıt.
2. Dünya Savaşı sonrasındaki Roma’yı arka plan olarak kullanan filmdeki her şey son derece doğal. Bir baba ile oğlunun ilişkisi üzerinden ilerleyen Bisiklet Hırsızları, var olma mücadelesi veren bir karakterin gözünden umut, utanç ve yitirilişi oldukça dokunaklı şekilde işleyen güçlü bir dram.
Sinema tarihi açısından öncü bir eser olma özelliği taşıyan Bisiklet Hırsızları için tüm zamanların en iyi filmlerinden biri demek yanlış olmaz. Film listemizde yer alan bu eseri henüz izlemediysen haydi durma.
3. Mamma Roma (1962)
İtalya’nın dünyaca ünlü ve çok yönlü yönetmeni Pier Paolo Pasolini’nin sinema kariyerindeki ikinci film olma özelliği taşıyan Mamma Roma hayli sarsıcı bir eser. Pasolini bu filminde “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” akımının tema ve biçim özelliklerini şiirsel bir şekilde işliyor, ortaya oldukça stilize bir eser koyuyor.
Filmde Mamma Roma rolündeki Anna Magnani, oğlunun iyiliği için geçmişinden kurtulmaya çalışan orta yaşlı bir karakteri canlandırıyor. Sinemasal yönü çok kuvvetli olan film, 2. Dünya Savaşı sonrası İtalya’sında hayatta kalma mücadelesine cesur bir bakış sunuyor.
Gösterildiği tarihte birçok eleştiri alan film günümüzde bir klasik olarak kabul görüyor. 20. yüzyıl İtalyan sinemasının en önemli ve tanınmış oyuncularından biri olan Anna Magnani, bu filmdeki performansıyla parlıyor.
4. Tatlı Hayat (1960)
Federico Fellini, dünya sinemasına yön vermiş dahi yönetmenlerden biri. Fellini imzası taşıyan ve orijinal ismi “La Dolce Vita” olan Tatlı Hayat ise sinema tarihindeki kült eserlerden. Usta yönetmenin Roma sokaklarında çektiği film, çarpıcı dürüstlüğüyle etkileyen bir yapım.
Film, köşe yazarlığı yapan Marcello ismindeki karakteri takip ediyor. Marcello, Roma sosyetesinin yaşadığı hayata tanık olan bir adam ve film çoğunlukla gece planlarından oluşuyor. Fellini’nin bu filminde gece vakitlerini tercih etmesinin sebebi ise geceye ait ruh halini ifade etmek istemesi şeklinde özetlenebilir.
Efsane statüsündeki La Dolce Vita; insanın çaresizce mutluluk arayışını, ancak ona ulaşamadığı her an daha da içine gömülmesini şiirsel bir şekilde anlatıyor.
5. Muhteşem Güzellik (2013)
Orjinal ismi “La Grande Bellezza” olan Muhteşem Güzellik, İtalyan sinemasının son dönemlerdeki en popüler yönetmenlerinden biri olan Paolo Sorrentino’nun başyapıtı niteliğinde. Film gösterime girdiği dönemde Akademi Ödülleri’nde “Yabancı Dilde En İyi Film” ödülünün de sahibi olarak çarpıcı bir zafere imza attı.
Merkezinde Roma’nın olduğu ve şehrin bir dekor olmaktan öteye geçtiği film, etkileyici bir anlatım diline sahip. Sorrentino bu filminde, İtalyan sinemasının efsane ismi Federico Fellini’nin kent imgesini, Vittorio De Sica’nın görmek ve göstermek konusundaki istekli tavrını, Michelangelo Antonioni’nin de mekan odaklı anlatım tarzını tek bir potada eritmeyi başarıyor, sinemaseverlere güçlü bir film sunuyor.
Bu filmi izleyerek Roma’nın günümüzdeki renkli görünümüne keyifle tanıklık edebilirsin ve bir an önce yola çıkmak istersen yapman gereken tek şey uygun tarih aralığını belirleyip uçak biletini almak.
6. Yetenekli Bay Ripley (1999)
Özgün ismi “The Talented Mr. Ripley” olan Yetenekli Bay Ripley filmi, dünyaca ünlü “İngiliz Hasta” filmini de yöneten Anthony Minghella tarafından yazılıp yönetilmiş bir psikolojik gerilim. Patricia Highstmith’in aynı isimli romanından uyarlanan filmde Matt Damon, Gwyneth Paltrow, Jude Law, Cate Blanchett gibi yıldızlar yer alıyor.
Çoğunlukla Roma ve Venedik’te geçen film, farklı sosyal çevreden iki arkadaşın macerasını konu edinen ve dramatik kurgusuyla öne çıkan yaratıcı bir eser.
7. Batan Güneş (1962)
1962 yılında Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan ve özgün ismi “L’eclisse” olan Batan Güneş, İtalyan sinemasına damga vurmuş Michelangelo Antonioni’nin “İletişimsizlik Üçlemesi”nin son halkası niteliğinde.
İtalya’nın usta yönetmenlerinden Antonioni bu filminde anlamsızlık ve yabancılaşma temalarına yoğunlaşıyor. Filmde çevirmenlik yapan Vittoria karakteri, nişanlısından ve kent yaşamından bunalarak annesinin yanına gidiyor. Burada da bir dönemin efsane aktörü Alain Delon’un canlandırdığı Piero karakteri ile tanışıyor. Film bu noktadan sonra Vittoria’nın Piero ile kurduğu ilişki üzerinden yalnızlığı ve aşkı sorgulayan bir şahesere dönüşüyor. Antonioni’nin bu zamansız eserini izlemediysen muhakkak izlemelisin, bizden söylemesi.
Bu sinema klasiği ile listemizin de sonuna geliyoruz, ancak sen okumaya devam etmek istiyorsan Roma’da Ucuz Tatil: Günde 30 Euro ile Roma Tatili yazımızdan devam edebilirsin.