İkinci dünya savaşı ile pek çok şeyini kaybetmiş olan Varşova, savaş bittikten sonra her şeyi kaybetmediğini, hala mükemmel bir şehir olduğunu fark etmiş. Sonra işe koyulmuş. Kısa sürede kendini toparlamış ve 21. yüzyılda Avrupa’nın en sanatsal, en tarihi ve düzenli başkenti olduğunu kanıtlamış. Bizlere de tabii Varşova ucuz uçak bileti alıp, burayı keşfetmek kalmış. Daracık sokakları, muhteşem yemekleri, Rönesans esintileri ve sanat dolu ruhu ile Varşova’ya gidiyoruz.
Eski Şehir Meydanı
Varşova’da görülecek yerlerin belki de en başında gelen yerlerden biri Stare Miasto. Dünya onu Old Town olarak biliyor ve biz ona Eski Şehir diyebiliriz. Old Town kentin en tarihi bölgesi. Rönesans ve barok etkisini her ayrıntıda yaşatan bir meydanı var. Sokaklarıysa nostaljiden besleniyor. Burada taş merdivenlere ve Arnavut kaldırımlı yollara dizilmiş eski Polonya evlerinin yanında, 13. yüzyılda krallık tarafından yapılmış kalenin devasa duvarları ve minik minik viyadükler göreceksin. Rengârenk evleri, beyaz pencereleri, kafelerin dev şemsiyeleri ile mükemmel bir manzara oluşturan Old Town Meydanı 2. Dünya Savaşı’nda yüzde 90 oranında tahrip edilmiş. 1980 yılında restore edilerek bu haline getirilmiş. Sonrasında bu restore çalışması ile UNESCO tarafından ‘Dünya Mirası’ listesine girmeyi başarmış. Old Town Meydanı’nı şenlendiren küçük bir pazar da bulunuyor. El yapımı aksesuarların, atıştırmalık yiyeceklerin, deri cüzdan ve çantaların satıldığı bu pazar Varşova’da alışverişin en otantik şekli. Varşova’da ulaşım konusunda da hiç sıkıntı çekmezsin. Old Town’a gitmek için Metro ile Ratusz Arsenal İstasyonuna varman ve oradan herhangi bir otobüse binmen yeterli. Havaalanında direkt olarak buraya gelmek istiyorsan, 175 numaralı otobüsleri kaçırma.
Lazienki Parkı
Şimdi hayal gücünü biraz zorla ve bir park düşün. Yemyeşil ağaçların etrafını sardığı ışıl ışıl bir göl, rengârenk çiçekler, kulakta muhteşem bir müzik ve mutlu insanlar. Ya da hiç hayal gücüne zahmet vermeyelim. Varşova gezisinde Lazienki Parkı’na uğra. 1764 yılında Kral Stanislaw August Poniatowski tarafından satın alınan ve düzenlenen bu park, sadece oturup dinleneceğin bir yer değil. Anfi tiyatrolar, açık hava konser alanları ve Ujazdów Kalesi ile Lazienki Sarayı gibi önemli yapıları da barındırıyor. Gezmeye doyamayacağın bu parkta eğer şanslıysan bir klasik müzik dinletisine denk gelirsin.
Royal Kalesi
14. yüzyılda inşası tamamlanan Royal Kalesi zamanında Avrupa’nın en görkemli kraliyet konutlarındandı. Turuncu tuğlalarıyla son derece güçlü duran bu yapı 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından neredeyse yok edildi. Şimdi eski haline getirilen bu binanın içindeki muhteşem eserleri dönem mobilyalarını görmeli, o muhteşem atmosferi mutlaka solumalısın.
Varşova Müzeleri
Varşova sanat ve tarih ile iç içe bir şehir. Bunun için mutlaka müzelerinin gezilmesi gerekiyor. Varşova müzeleri içinde en bilineni Ulusal Müze. Mısır Yunan ve Roma eserlerinin de bulunduğu devasa bir yapı. Bunun yanında; Frederic Chopin’e adanmış Frederic Chopin Museum, komünist yapıların neon tabelalarıyla kaplı Neon Museum, bolca acı hatıra barındıran Museum of the History of Polish Jews ve fotoğraf-film arşivleri ile ünlü Warsaw Rising Museum mutlaka görülmeli.
Polonya Mutfağı En İyisi Varşova’da
“Varşova’da ne yenir?” sorusuna en iyi cevabı Old Town Meydanı’ndaki kafe ve restoranlar verir. Burada fazlaca lüks ve modern restoranlar, sokaklarında ise şirin kafeler bulunuyor. Eğer ekonomik bir yemek istiyorsan mutlaka milk bar (bar mleczny) denilen mekanlara uğramalısın. Öğrenci lokantalarını andıran bu yerlerde zengin Polonya mutfağının tadını çok ucuza çıkarabilirsin. Varşova’da asla aç kalmayacaksın. Mantıya çok benzeyen pierogi, bir tür şnitzel olan schabowy ve kaşar peyniri, sucuk, domates ile tatlandırılmış zapiekanka, Polonya mutfağının en muhteşem yemekleri.